- Size bugün yaşamını tiyatroya adamış, 45 yıldır Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu’nda görev yapan bir çok oyununu izlediğim/izlediğimiz ama tanışma onuru yaşamadığım bir sanatçımızdan söz edeceğim.
Cumartesi günü başlayan Bursa 10. Balkan Tiyatro Festivali’nde Devlet Tiyatroları tarafından ilki verilen “Emek Ödülü”ne Bursa Devlet Tiyatrosu sanatçısı Hafize Beysim Gün layık görüldü. Ödülü Hafize Beysim Gün’e Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt verdi.
Size kısaca kendisini tanıtmak isterim.
Hafize Beysim Gün, Bulgaristan’ın Varna ilinde Handervişi (Starooryahovo) köyünde doğdu. İlk ve ortaokulu köyünde okudu. Varna Endüstri Kız Meslek lisesinden mezun oldu. 1966’da Razgrat Türk Devlet Tiyatrosunda sanatçı olarak göreve başladı. Daha sonra anonim Rumeli halk türküleri üzerinde araştırmalar ve derlemeler yaptı. Ellinin üzerindeki bu derlemelerini Sofya radyosunda kendi sesinden kayıt etti. 1967 yılı radyodan en çok istek alan ve dinlenilen sanatçı seçildi.
1968 yılında Razgrat’a bağlı zincirli Kuyucuk(Rakovski)’de yetmiş kişilik Rumeli halk türküleri korosu kurdu ve yönetti. Aynı yıl Hasköy de amatör koro yarışmalarında birincilik ödülüne layık görüldü. 1970 yılında Balkanton’dan longplay yaptı. Aynı yıl radyodan yine en çok istek alan ve dinlenilen sanatçı seçildi.
1970 yılında göç nedeniyle işten atıldı. 1971’de yine göreve çağırıldı aynı tiyatroda dört yıl çalıştıktan sonra baskılara dayanamayıp kendi isteğiyle görevden ayrıldı. 1975-1977 yılları arasında Varna Filarmoni çok sesli korosunda korist olarak görev aldı. 1977 aralık ayında anavatana Türkiye ye göç etti.
1978 yılında Türkiye’de Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün açmış olduğu sanatçı sınavına katıldı ve kazandı. Bursa Devlet Tiyatrosuna atandı.
Balkanlarla ilgili çeşitli STK’larda görev aldı. 1999’da “Penceremde Çerçeveli Gökyüzü” adlı ilk şiir kitabını yayınladı. Tömer de dinleti yaptı ve kitabın bin adedini Spastik Çocuklar Derneğine hibe etti. Bu kitabı, 2000 yılında “Yarı Uyanık sokaklar”, 2001 yılında “Dokunuşlar” şiir kitapları izledi.
Sanat yaşamında altmışın üzerinde yerli, yabancı dünya klasikleri oyunlarında oynadı. Birçok dizi ve filmlerde görev aldı.En son “Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü” ve “Yanık Koza”da oynadı. Halen Bursa Devlet Tiyatrosunda çalışmaktadır.
HAFİZE HANIM, HAFİZE HANIMI ANLATIYOR
Hafize Beysim Gün yaşamını adadığı tiyatro sevdasını şu cümlelerle özetliyor:
“Yıl 1977, Aralık Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç ettim. Bursa’ya yerleştim. İlk işim Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosunu görmek oldu. Kimseyi tanımıyordum. Uludağ’ın eteklerinde kuru bir yaprak gibiydim. Otuz iki yıllık geçmişim her şeyim orada kaldı. Göçmen valizimin içine sanat aşkımı katlayıp geldim. Tiyatro, radyo, televizyon bunlar sanki hiç yaşanmamış.
Yaşamak için çalışmak gerek. Kapalı çarşıda işe başladım. Kimin aklına gelir tiyatro. Diksiyonu bozuk olan birisinin düşlerinde bile görmesi mümkün olmayan bir şey. Bu mesleğin tiyatro sanatçısı için en büyük varlığı dil. İnsanoğlunun azminden hiç bir şey kurtulmaz. Nazım Hikmet’ in Ferhat’ı gibi dağları deler suyu akıtırsın, Ferhat oldum dağlardan terim aktı ama benim aşığım Şirin değil tiyatroydu.
Sekiz ay boyunca dışarıda çalışırken öğle molasında bir saat her gün tiyatro gişesinin koridorunda gezip resimleri seyrettim ve tiyatronun o mistik kokusunu kokladım. Gişe memuresi Yüksel Hanım beni tanımış olacak ki ‘Siz kimsiniz Hanımefendi?’ diye sordu. Her gün bir saat bu koridorda geziyor, bakıyor, sessiz sessiz dolaşıp ara sıra bilet alıyor tebessüm edip gidiyorsunuz.
‘Tiyatronun kokusunu soluyorum’ dedim. Şaşırdı ve bakakaldı. Kendimi tanıttım. Sarıldık öpüştük ağladık ve dost olduk. Tiyatro Müdürünü tanıyor musun? diye sordu. Hayır dedim, ama Bursa Hakimiyet gazetesinden Erdal Özdür Bey benimle röportaj yaptı. Müdür Bey gazetedeki yazıyı okumuş Erdal Bey aracılığıyla randevum var dedim Yüksel Hanıma. Şu an turnedeler ama turne dönüşü kendilerini ziyaret edeceğim tanışma fırsatım olacak.
01.04.1978’de acilen Edirne’ ye gittim benden beş ay sonra annem, babam, kardeşlerim Türkiye’ye göç ediyorlardı onları karşılamam gerekiyordu, Ne acıdır ki adeta 1 Nisan şakası gibi o günkü göç kafilesi bir başka tarihe ertelenmiş. Bursa’ ya döndüğümde Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu Müdürü Ali Cengiz Çelenk’ in cenazesi gelmişti. Ne görebildim ne de tanışabildim. Maalesef ömrümde hiç unutamadığım 01.04.1978’de bu iki büyük acı şaka gibi hafızama kazındı.
Neticede Tiyatro sınavına girdim göreve başladım. Ne büyük tesadüftür ki göreve başladığım Tiyatronun kurucusunun o dönemin Bursa Valisi olan İhsan Sabri Çağlayangil olduğunu öğrendim. Bu beni daha da mutlu etti. Bulgaristan’ da Tiyatro da çalışırken tanıma fırsatım oldu kendilerini. 1968’de Türkiye-Bulgaristan arasındaki göç anlaşması heyetinde o da vardı. Protokolde Türk kültürünü temsilen ben de bulunmuştum orada tanıdım. 30 yıldır o gişe koridorundan her geçişimde dizlerim titrer. Hala Tiyatronun o büyülü kokusuyla bir bütünüm.”